And Çetin
Bir girişimin sunucu masrafları ne kadar olmalı?

Bir girişimin sunucu masrafları ne kadar olmalı?

Kod yazmayı bilmiyor olabilirsiniz. Ancak gene de, hayalleriniz uğruna paranızı çarçur etmeden önce, web sitenizin ve/veya mobil uygulamanızın sunucu gereksinimleri konusunda birtakım temel bilgiler edinmeniz şart.

Son yazımızla bağlantılı olarak, gelin – kimi – yazılım firmalarının müşterilerini sömürdüğü bu başlıca kalemden söz edelim.


Nedir ve ne işe yarar?


Web siteniz temelde, dijital bir katalogdur. Sayfalarca kod ve onlarca dosya bir araya gelerek anlamlı bir bütün oluşturur. Bu katalog, yazılımcının bilgisayarındayken sadece onun görebileceği şekilde çalışır; fakat herkesin görmesini istediğiniz zaman, halkın erişimine açık bir bilgisayara taşınması ve bu bilgisayarın da kirasının ödenmesi gerekir. Bu bilgisayara sunucu (server) denir.

Sunucular temelde fiziksel (dedicated) ve sanal (VPS/VDS/cloud) olmak üzere ikiye ayrılır. Teknik olarak şimdilik detaylarına girmeyelim fakat ilkinin pahalı ve yolun başındaki çoğu proje için gereksiz olduğunu, tercihinizi muhtemelen ikinciden yana kullanmanız gerektiğini not düşelim.

Mobil uygulama sözkonusu olduğunda, 'kataloğunuzu' AppStore ya da Google Play'in sunucularına yüklediğiniz için ayrıca sunucu bakınmanıza ve fiyat araştırması yapmanıza gerek kalmaz. İki platformun da kendi sabit hizmet ücretleri var ve bunları ödemeniz yeter. Örneğin Android uygulamanızı yayınlamak için tek seferlik $25 öderken, iOS uygulamanızın yayında kalması için senede $99'ı gözden çıkartmalısınız.

Bir de kataloğunuzun içinde yer alan – misal – 'ürün ve fiyat bilgileri' var. Bu verilerin bir yere yazılması ve çekilmesi gerekiyor, bu yerin adı da veritabanı (database).

Web sitenizin kendisi ve veritabanı genelde bütünleşik olarak tek bir sunucuda yer alır ve ödediğiniz 'kira' ikisini de kapsar. Mobil uygulamanızın veritabanıysa, AppStore ve Google Play'den farklı bir yerde depolanmalıdır. Aklınız karışmasın; zaten muhtemelen projenize ait bir web sitesi ve iki mobil uygulama (iOS & Android) olacak ve hepsi aynı veritabanını kullanacak.

Özetle, eğer kendi kodumuzu yazdığımızı varsayarsak, aylık masraflarımız şöyle şekillenecektir:

  1. Google Play yayın bedeli – $25 (tek seferlik)
  2. AppStore yayın bedeli – $99 (yıllık)
  3. Web sitemizin sunucu masrafı – __ (aylık ya da yıllık)
  4. Veritabanı sunucu masrafı – __ (aylık ya da yıllık)


Boşlukları doldurma zamanı


Güncel bir örnek. Geçtiğimiz günlerde, zaman kısıtından ötürü geri çevirmek durumunda kaldığım bir müşterimin danıştığı, piyasanın bilinen firmalarından biri, henüz fikir aşamasındaki proje için yukarıdaki boşlukları yıllık 34 bin ile 105 bin TL arası 4 farklı teklif vererek doldurmayı önerdi.

Zamanı 10 sene geri saralım. İlk girişimimde dört farklı yazılımcı ve firmayla çalıştık. Bunların hepsi yerli sunucular önerdi ve ben de aklımdan "proje Türk olduğuna göre sunucunun da Türk olması mantıklı" diye düşünerek her seferinde kabul ettim.

Üzülerek söylüyorum ki bu, yeni başlayanların en sık yaptığı hata.

Sürekli yavaşlamalar, saatler bazen günler süren kesintiler; her seferinde müşteri hizmetine ulaşmaya yönelik canhıraş çabalar, açılan ticket'lar...


Merhaba WordPress, hoşgeldin DigitalOcean!


Nihayet yazılımcılarla ve yerli hosting sağlayıcılarla köprüleri atıp bu ikisine geçtik ve sorunlarımızın tamamına yakını çözüldü. Eğer bir problem çıkarsa, tek yapmamız gereken kontrol panelinden sunucuya 'reset atmak'tı ve 1-2 dakika içinde yeniden online'dık.

Peki nedir bunlar?

WordPress, basitçe kendi web sitenizi yaratmanıza imkan tanıyan bir içerik yönetim sistemi. En büyük rakibi Wix. Kullanım alanlarına dilerseniz ayrı bir yazıda değinelim (ve hayır, bu site WordPress'te yapılmadı ama pekala yapılabilirdi).

DigitalOcean ise, dünyanın en popüler internet servis sağlayıcılarından biri. Aylık $5'dan başlayan rakamlara sanal sunucu hizmeti sunuyorlar.


Kaç dolar???


Haklı olarak, ilk sözünü ettiğim lira cinsinden tekliflerle hemen yukarıdaki rakam arasındaki uçurumdan ötürü kaşlarınız kalkmış, aklınız karışmış vaziyette. Gelin biraz daha derine inelim.

Yerli firmaların hedef müşteri kitlesi, programlama ve sunucu yönetimi konularına tamamen yabancı, yolun başındaki Türk girişimciler. Yabancı firmaların hedef kitlesiyse... herkes. Tüm dünya.

Haliyle, Türk firmaların kâr marjları, yabancıların çok çok üzerinde olmalı ki varlıklarını sürdürebilsinler. 5-10 dolara droplet ve üstüne her aboneye yüzlerce dolar referans kredisi dağıtan DO' nun, toplam gelirinin yalnızca %10'u bulut servislerinden geliyor.

Mevzu şu: Bir yazılım firmasına gittiğiniz zaman size, anlaşmalı oldukları yerli sunucu sağlayıcıların şişirilmiş fiyatlarını, altında birtakım afaki sayılar yer alan birkaç alternatif teklifle sunuyorlar – "ayda 15-20 bin arası kullanıcı için paket 3 uygun", gibi.

Sizse, projenizin o kullanıcı sayısına ulaşacağını öngörüyor ve o trafiğin gerçekten o maliyette bir sunucu gerektirdiğini zannederek, imzayı atıyorsunuz. Tabii bu fiyatlar sıklıkla size 'kiralanan', 'fiziksel' sunuculara ait oluyor; sizin de aklınızdan "çok ödüyorum ama değer, sonuçta kendime ait sunucum var" gibi toy düşünceler geçiyor. Bir de üstüne ana dilinizde müşteri desteği eklenince, hata kaçınılmaz oluyor.


Sanal sunucu da neymiş? Sunucu dediğin ele gelecek!


'Sanal' denip geçilen ve acemilerce hafife alınan bu sunucular aslında son derece güçlü fiziksel sunucuların yazılım tabanlı bir temsilidir, yani ihtiyaçlarınızı fazlasıyla karşılayacak kapasitedeler. Lokasyonlarınınsa hemen hiçbir önemi yok – Google'ın kaç kere yavaş açıldığını gördünüz? Zaten sunucunuzu başlatırken size bazı opsiyonlar sunuyorlar, örneğin ille de bize yakın olsun derseniz (ya da tamamen duygusal sebeplerden ötürü) New York yerine Amsterdam'ı seçebiliyorsunuz.


Tamam, ikna oldum. Sonra?


Yapmanız gereken, DigitalOcean ve benzeri (AWS gibi) bir servis sağlayıcının en düşük tarifesiyle işe başlayıp, kullanıcı sayınız ve trafiğiniz arttıkça adım adım paket yükseltmek. Müşteri hizmetleriniyse dert etmeyin; adam akıllı kurulmuş bir sunucu, düzenli olarak güncellendiği ve yeniden başlatıldığı müddetçe zaten kolay kolay 'bozulmaz'. Bu olduğu zaman da sizinle öyle güzel ilgilenirler ki, hiç İngilizce bilmeseniz bile muhtemelen verecekleri yardım, yerli firmaların vereceğinden gene daha faydalı olur.


Veride taban fiyat uygulaması tutar mı?


Temelde SQL (MySQL, PostgreSQL gibi sistemler) ve NoSQL (Firebase , MongoDB gibi platformlar) olarak iki tip veritabanından söz edebiliriz. Verileri bir sunucuda mı, yoksa kullanıcınızın cihazında mı depolamak istediğinize göre veritabanı seçiminiz şekillenir.

Uygulamanızı günde 1000 kullanıcının aktif olarak kullanıp (ne mutlu size!) resim ve yazı görüntülediğini, ama video yükleyip indirmediğini varsayalım. Bu çapta bir veritabanı tüketimi, sunucunuza ek olarak size ayda yaklaşık $50 maliyet getirecektir. Ancak unutmayın! Veritabanı hizmetleri sıklıkla 'kullandığın kadar öde' şeklindedir; yani o ay işler kesat gitti ve günde ortalama 100 kişiye eriştiyseniz, sadece ~$5 ödersiniz.


Anahtar kimde?


Aslında mesele dönüp dolaşıp gene çalışacağınız yazılımcı ya da firmaya bağlanıyor. Neticede, projenizin sunucu kurulumunu ve sözünü ettiğimiz güncellemeleri düzenli olarak yapacak, veritabanınızı bağlayacak olanlar gene onlar.

Mühim olan sizin, işinizi fazlasıyla görecek böyle uygun fiyatlı ve güvenilir hizmetler varken, muhattabınızın neden size katbekat pahalı alternatifler dayattığını sorgulayabilecek bilgi birikimine sahip olmanız.


0 Yorum

Yorum Bırak