And Çetin
Girişimcilik: Başarının 3 kuralı

Girişimcilik: Başarının 3 kuralı

ALEV okullarında yaptığım "bilişim sektöründe girişimcilik" konulu söyleşinin ikinci kısmında sizlerle beraberiz (vasat espriler çıkartıldı).

Çoğunluğun arasından sıyrılarak köşeyi dönmeyi becermiş envai çeşit girişim ve fikir var. Peki bunların ortak noktaları neler?

Hayır; bıkmadan usanmadan, gece gündüz çalışmak, hayallerinin peşinden koşmak, sevdiğin işi yapmak ve benzeri klişelerden söz etmeyeceğiz – kulağa pek romantik gelen bu aşırı genel önermelerin pratikte hemen hiç kimseye bir faydası yok.

Bugün sizinle, çok daha somut ve hayati pensipleri paylaşacağım.


1. Zamanlama


Çoğu zaman gözardı edilen bu faktör, bence ilk sırada yer almayı hak ediyor.

Gelin, bir önceki makalede olduğu gibi yeniden Amazon'un grafiğini inceleyelim. 1997'den 2009'a kadar neredeyse yerinde sayan şirketin, sonraki yıllarda çılgınca büyümesini pekçok sebebe bağlayabiliriz ancak bunların başında, insanların o yıllarda henüz sanal ortamda bir ürün satın almaya alışkın olmamaları – güven duymamaları, ve hem internet hem de kargo şirketlerinin teknolojik altyapısının bu denli yüksek hacimli bir gönderi trafiğine hazır olmamaları geliyor.

Unutmayın:

Her fikrin bir vakti vardır ve hiçbir güç, zamanı gelmiş bir fikrin önünde duramaz.

Bir girişime atıldığınızda muhtemelen ya erkenci, ya da geç kalmış olacaksınız. İki durumda da halen başarabilirsiniz: Eğer erken davranıp, pazarın iş modelinizi benimseyecek şekilde olgunlaşmasına kadar ayakta kalabilirseniz ya da gecikip, mevcut ürün ve servislerden bariz biçimde daha iyi bir örnek ortaya koyabilirseniz. Ancak işin sırrı bu şekilde debelenmek değil: Çevrenizi, insan davranışlarını, trendleri dikkatle süzüp, fikrinize uygun ortam oluşmaya başlar başlamaz piyasaya atılmakta.


2. Takım


İstatistiksel olarak en başarılı girişimler 2 ya da 3 kurucu ortağa sahip olanlardır. Çoğu şirket için birbirinin eksiklerini tamamlayan iki kişi yeter; şirketin ölçeğine göre ideal rakam artabilir. Buradaki kilit nokta, birbirinin eksiklerini tamamlayan kısmı.

Gene önceki makaledeki hikayeye geri dönelim:

Biri içe dönük (inek), diğeri sosyal (vizyoner) 2 üniversiteli kafadar bir gün okulu bırakmaya karar verir ve olaylar gelişir...

Eğer kod yazmayı bilmiyorsanız, bilen birine; eğer ciddiyseniz, komik birine; eğer hayalperestseniz, ayakları yere basan birine ihtiyacınız var. Birbirinizden ne denli farklıysanız, o kadar iyi. Peki tüm bu farklılıkların arasında, nasıl anlaşacaksınız?

İdeali birbirinizi liseden, olmadı üniversiteden, yahut askerden, her halükarda uzun yıllardır tanıyor olmanız. Daha da önemlisi, çok sayıda anı paylaşıyor olmanız. Lakin tospembe olanlardan değil – hani şu vaktinde sizi neredeyse gözyaşlarına boğan, ama bugün anlatınca komik gelenler var ya, onlardan.

Böyle birini tanımıyorsanız, tavsiyem en yakın zamanda tanışmak için dışarı çıkın ve çevrenizi genişletmeye bakın. Co-founder bulmak için özelleşmiş websiteleri ve etkinlikler bile var.


3. Sosyal ağ ve yatırım


Girişimciliğe az çok merak sarmış çoğu kişinin arasında şu tarz muhabbetler döner:

- Oğlum X şirketi bilmemkaç milyon dolar yatırım almış, duydun mu?

- Kanka evet yaa, adamların doğru düzgün web sitesi bile yok, nasıl oldu anlamıyorum.

Elbette her bu tür muhabbetin içinde bir miktar kıskançlık da sözkonusudur, zira o vasat web sitesinin ardında ne tür bir operasyonel karlılık ya da geleceğe yönelik ne tür planlar mevcut, kimse bilemez. Ancak şu bir gerçek ki, tarih bu tür astronomik yatırımlar kaldırıp, en ufak bir başarıya imza atamadan gene tarihin tozlu sayfalarında yerini almış şirketlerle doludur.

Nedeni basit: Yatırımcı pozisyonundaki insanları yakından tanıyorsanız, onlar tarafından seviliyorsanız ve satış-pazarlama konularında becerikliyseniz, fikrinizin ya da icraatınızın pek bir önemi kalmıyor.

Düşünün ki siz seneler boyunca bir tarafınızı yırtıp, tüm birikiminizi yatırıp, belki sıfırdan kod yazmayı öğrenerek belki de bankadan ipotekli kredi çekerek tek başınıza bir şirket ortaya çıkartıyorsunuz ve güç bela elde ettiğiniz müşterileri mutlu etmek için gecenizi gündüzünüze katıyorsunuz. Sonra zibidinin teki çıkıp, fikrinizi çok daha yavan bir şekilde ama çok daha büyük yatırımla uygulamaya koyuyor, her yere reklam veriyor ve bir anda herkes sizin yerinize ondan bahsediyor.

Acı, ama gerçek. Bu başınıza geldi çünkü başarılı bir girişimin üçüncü altın kuralını görmezden geldiniz:

İnsanlar ve para, sizin zırhınızdır.

Onlar olmadan savunmasızsınız ve işinizi ne kadar iyi yaparsanız yapın, her gün yukarıdakine benzer bir baskına açıksınız. 'Yukarılardan' birilerini tanımıyorsanız, tanıyan biriyle tanışın; paranız yoksa, olanlarla takılın. Sakın girişimciliğin naif, uysal, hoşgörülü bir dünya olduğu yanılgısına kapılmayın – It's a wild world out there.

0 Yorum

Yorum Bırak