And Çetin
Girişimcilik: Efsaneler vs. Gerçekler

Girişimcilik: Efsaneler vs. Gerçekler

Geçtiğimiz hafta ALEV okullarında yaptığım konuşmanın konusu, "bilişim sektöründe girişimcilik"ti. Söyleşim temelde üç bölümden oluşuyordu ve ilkini bu yazıda, 'bir girişimi başarıya ulaştıran 3 prensip'i ikinci yazıda ve 'mutluluk' temalı son kısmıysa sonraki makalede sizlerle paylaşmak istiyorum.

'Girişimcilik' denince çoğumuzun aklına şu stereotipik hikaye gelir: Biri içe dönük (inek), diğeri sosyal (vizyoner) 2 üniversiteli kafadar bir gün okulu bırakmaya karar verir, garajlarına kapanıp kod yazmaya başlarlar ve 5-10 sene sonra zengin olurlar. Bu iki ucun arası da genellikle alınan yatırımlar ve yolun henüz başlarındayken reddedilen milyonlarca dolarlık satın alma teklifleriyle süslenir: Kahramanlarımız önce cesaret etmiş, sonra da azmetmiş ve sonunda hayallerine kavuşmuşlardır.

Peki neden, istatistiksel olarak girişimlerin %90'ı batarken, girişimcilik bize bu şekilde satılıyor?


Başarının soğuğu makbuldür


Çünkü başarısızlık hikayeleri kimsenin ilgisini çekmiyor; sabahtan akşama kadar en değer verdiği insanlar olan anne ve babasının şevk kırıcı nasihatlerine, büyüklerinin onu hayallerinin peşinden koşmaktan alıkoyup 'raya oturtma' (bkz: maaşlı bir işe girmek) çabalarına, arkadaşlarının küçümseyici tavırlarına karşı koyamayıp, kodunu henüz lisedeyken yazıp yayınladığı ve aslında indirilmeleri hiç de fena gitmeyen mobil uygulamasını 1-2 sene sonra bırakıp giden gencin hikayesinin medyada yeri yok.

O genç, bırakın 1-2 seneyi, 5-10 sene bile hayallerinin peşinden koşturmaya devam etse, arada önce ailesinin maddi desteğini kaybedecek, sonra muhtemelen evlenecek ve yeterli parayı kazanamadığı her gece önce aynaya bakıp kendisine, sonra da geçindiremediği eşine ve çocuklarına hesap vermesi gerekecek.

Amazon'un hisse değer grafiğine bir bakın: 12 sene neredeyse tık yok. On-iki-sene! Böylesi bir sebatkârlığa hazır mısınız?


Ne tür yakıtla çalışıyorsunuz?


Baştaki romantik hikayenin dikkate almanız gereken sadece bir parçası var, o da sözkonusu girişimin birbirini karakter olarak tamamlayan iki kişi tarafından kurulmuş olması (bu konunun devamı, sonraki makalede). Gerisiniyse aklınızdan silin;

Girişimcilik kan, ter ve gözyaşıdır.

Ve hayatta kalabilmek için, doğru motivasyonla yola koyulmanız gerekir:

  • Başkasının emrinde çalışmamak, kendi işinizin patronu mu olmak istiyorsunuz? (İşinizin A'dan Z'ye her kademesinde yeterli tecrübe sahibi misiniz?)
  • Pazarda yeterince karşılanamayan bir ihtiyaç gördünüz ve bu fırsatı değerlendirme peşinde misiniz? (Başkalarının ihtiyacı olduğunu düşündüğünüz, ama kendiniz ihtiyaç duymadığınız bir ürün üstünde bir ömür boyu çalışmaya hazır mısınız?)
  • Ya da sadece zengin olmak mı amacınız? (Bunu istiyor musunuz, yoksa buna ihtiyacınız mı var?)

Şu testi başarıyla geçseniz bile, muhtemelen bunların hiçbiri gene de yeterli olmayacak. Temel güdünüz, kutsal amacınız, 'yakıtınız'... öyle yanıcı olmalı ki, başta 'zaman' olmak üzere her türlü sınavdan geçebilmeli, her sabahın körü sizi ayağa kaldırabilmeli, yüzünüze kapanan her kapıyı yeniden çaldırabilmeli.

Yoksa "öyle büyük hedeflerim yok; sevdiğim işi yapayım, karnım doysun yeter"cilerden misiniz? O vakit, Mad Men'in tanrıçası Joan'dan gelsin:

Bazen insanlar istediklerine ulaştıklarında, hedeflerinin ne kadar küçük olduğunun farkına varırlar.

Neyin hayalini kurduğunuza dikkat edin – yolun ortasında başa geri dönmek istemezsiniz.

0 Yorum

Yorum Bırak